blog-post

    ÜRİNER SİSTEM TAŞ HASTALIĞI

    author image

    Tüm dünyada ve ülkemizde en sık görülen, ciddi sağlık sorunları ve ekonomik kayıplara neden olan hastalıklardan birisidir. Bu hastalıkta yaşam boyu prevalans %1-15 arasındadır. Birçok durumda ultrasonografi (USG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi radyolojik tanı yöntemlerinin yaygın kullanımı, semptom vermeyen taşların da tesadüfen tespit edilebilmesini sağladığından bütün dünyada hastalığın insidans ve prevalansı artmaktadır.

    Yetişkin erkeklerde kadınlardan 2-3 kat fazladır. Ancak insidanslar arasındaki fark giderek azalmaktadır. Cinsiyet dağılımı ırklara göre değişkendir. Erkek/kadın oranı beyazlarda 2,3 iken afroamerikalılarda 0,65’dir. 20 yaş altında az görülürken 4. den 6. dekata kadar olan dönemde pik yapar. Menopoz başlangıcı, kanda estrojenin düşmesi ve koruyucu etkisinin azalmasına uygun olarak kadınlarda 6. dekatta insidansda ikinci bir pik mevcuttur.

    Dağ, çöl, tropikal bölgeler gibi sıcak, kurak ve kuru bölgelerde sıvı kaybının ve D vitamini üretiminin artması nedeniyle prevalans daha yüksektir. Ancak genetik faktörler ve diyet coğrafi etkiye daha ağır basar. Mesleki risk faktörleri sıcağa maruziyet ve dehidrasyondur. Nedeni belli olmasa da sedanter yaşam taş riskini artırır. Vücut ağırlığı ve vücut kitle endeksi (BMI) kadınlarda daha fazla olmak üzere her iki cinste de direkt olarak taş hastalığı prevalans ve insidansıyla ilişkilidir. Metabolik sendrom (obezite, hiperlipidemi, hipertrigliseridemi, hiperglisemi ve hipertansiyon kombinasyonu) taş riskini artırır. Tip 2 DM diğer bir risk faktörüdür. Obezite ürik asit taşı oluşumunu artırmaktadır. Kalp hastalığı riski ile taş hastalığı arasında ilişki belirlenmiştir. Günlük alınan su miktarının azalması taş gelişimi ve tekrarını artırmaktadır. Bazı çalışmalarda suyun sertlik (kalsiyum karbonat içeriği) derecesinin artması daha düşük taş gelişimi insidansı ile ilişkili bulunmuşken bazılarında fark bulunamamıştır.

    Taşlar değişik mekanizmalarla oluşmaktadır. Bu oluşumda başlangıç taş yapıcı maddelerin idrar yoğunluğunun belli seviyelerin üzerine çıkmasıdır. Bu aşamadan sonra kolaylaştırıcı ve zorlaştırıcı faktörlerin ve maddelerin idrardaki dengelerine bağlı olarak kristallerin oluşumu, bir araya gelmeleri ve birikmeleri suretiyle taşların oluşumu tetiklenmekte veya inhibe olmaktadır.

    Taş oluşumu yüksek olan durumlar arasında şunlar sayılabilir: 1- Genel faktörler: erken taş oluşumu, ailevi taş hastalığı, enfeksiyon taşları, ürik asit taşları (gut hastalığı gibi) 2- Taş oluşumuyla alakalı hastalıklar: hiperparatiroidi, nefrokalsinozis, metabolik sendrom, polikistik böbrek hastalığı, gastrointestinal sistem bozuklukları (jejunoileal bypass, intestinal rezeksiyon, crohn hast, malabsorbsiyon durumları, üriner diversiyon sonrası enterik hiperoksaluri), bariatrik cerrahi (gastrik bypass işlemi böbrek taşı riskini artırır, ancak gastrik sleeve ve gastrik bant riski artırmaz), vitamin D artışı, sarkoidozis, spinal kord yaralanması, nörojenik mesane 3- Genetik hastalıklar: sistinüri, primer hiperoksalüri, renal tübüler asidoz tip 1, ksantunüri, 2,8 dihidroksi adenüri, Lesch-Nyhan sendromu, kistik fibrozis 4- Çevresel faktörler: sıcak iklim, yüksek sıcaklıklara devamlı maruziyet (fazla hamam sauna alışkanlığı vs.), kronik kadmiyum ve kurşun teması 5- Taş oluşumuyla ilgili anatomik anormallikler: medüller kistik böbrek, üreteropelvik bileşke darlığı, kalisiyel divertikül, kalisiyel kist, üreter darlığı, vezikoüreteral –böbrek reflüsü, atnalı böbrek, üreterosel 6- İlaçlar: a- İdrarda kristalleşen aktif maddeler: allopurinol/oksipurinol, amoksisilin/ampisilin, seftriakson, kinolonlar, efedrin, indinavir, magnezyum trisilikat (endüstride koku giderici ve besin katkı maddesi), sulfonamidler, triamteren, zonisamid (antiepileptik) b- İdrar kompozisyonunu bozanlar: asetazolamid, allopurinol, aliminyum magnezyum hidroksid, askorbik asit (C vitamini), kalsiyum, furosemid, laksatifler, metoksifluran (analjezik, anestezik), vitamin D, topiramat (antikonvulzan).

    Taş yada taşların yeri, boyutu, tıkayıcı pozisyonda olup olmaması ve enfeksiyon mevcudiyeti gibi faktörler farklı şikayetlerin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Böbreğin tamamını kaplayan bir taş idrar akımını hiç engelleme-diğinde hiçbir şikayet vermeyebileceği gibi böbreğin dar kanalını tamamen tıkamış çok küçük bir taş renal kolik denen çok şiddetli ağrıya neden olabilir. Ağrı taşın bulunduğu taraftaki böğürde, karın yan kısmında, kasıkta ve genital bölgelerde hissedilir. Ağrı genelde ani başlangıçlıdır ve hastalar ağrıyı azaltmak için devamlı farklı pozisyona geçerler. Semptomlar taşın yerine bağlı olduğundan taş yer değiştirdikçe farklılaşırlar. Ağrı dışında bulantı, kusma, idrarda yanma, kanama veya koyulaşma, sık idrara çıkma, idrara sıkışma, zorlanarak idrar yapma veya hiç yapamama, karında şişkinlik, kabızlık ve daha az olarak ishal, enfeksiyonun da eşlik etmesi durumunda yüksek ateş, üşüme, titreme, halsizlik, iştahsızlık, çift taraflı hastalıkta veya tek böbrekli kişilerde gelişebilecek böbrek yetmezliğine bağlı olarak idrar miktarında azalma veya hiç idrar çıkaramama ve vücutta ödem gelişimi gibi semptomlarla hastalar başvurabilirler.

    Ayırıcı tanıda akut apandisit, divertikülit, ektopik veya tanımlanmamış gebelik, over kist rüptürleri ve torsiyonları, bağırsak obstrüksiyonları, safra taşları, peptik ülser perforasyonu, akut renal arter embolisi, renal ven trombozu, abdominal aort anevrizması, lomber disk hernisi, vertebral kolon stenozu vs. gibi bir çok problem akla gelmelidir.

    Hastalığın teşhisinde ayrıntılı öykü alınıp iyi bir muayene yapıldıktan sonra idrar analizi, idrar kültürü, kanda böbrek fonksiyon testleri, kan elektrolitleri, enfeksiyon parametrelerinin belirlenmesi gibi labaratuvar incelemeleri yapılır. Tanıda en önemli olanlar radyolojik testlerdir. Özellikle kolik ağrı ile başvuranlarda kontrastsız üriner sistem tomografisi neredeyse %100 tanısaldır ve aynı zamanda ayırıcı tanı için de önemlidir. USG özellikle radyasyonun önemli zararlarının olabileceği gebelerde ve çocuklarda en önemli teşhis yöntemidir. Kimi durumlarda USG ile beraber çekilecek bir yatarak karın grafisi tanı koymada yeterli olabilir. İVP filmi damardan kontrast madde verilme zorunluluğu ve BT incelemesinin yaygınlaşmış olması sebebiyle eskisi kadar kullanılmamaktadır. MR incelemesi taş teşhisinde etkisizdir. Sintigrafi teşhisten ziyade taşa bağlı tıkanıklığın ve böbrek hasarının tespitinde kullanılır.

    İdrar yolu enfeksiyonu, böbrek fonksiyon bozukluğu ve yetmezliği, idrarın tamamen veya kısmen kesilmesi ve şiddetli ağrısı olmayan hastalarda eğer taşın yeri, boyutu ve şekli uygunsa sıvı ve hareketin alımının artırılması ve bazı ilaçlarla belli bir süre için taşın kendiliğinden düşmesi için beklenebilir. Enfeksiyonu olanlarda idrar akımının en hızlı şekilde devamının sağlanması için içeriden veya dışarıdan kateterin öncelikle takılması gerekir. Taşın kendiliğinden düşmediği veya baştan düşme ihtimali olmayan kanal taşlarında ve büyük böbrek taşlarının bir kısmında vücut dışı ses dalgaları ile taşın parçalanması (ESWL) uygulanabilir. ESWL yönteminin uygun olmadığı hastalarda günümüzde kapalı cerrahiler (URS, RIRS, PCNL, daha az retroperitoneoskopi ve laparoskopi) yüksek başarı oranlarıyla tedavi sağlamaktadır. Mesane taşlarının da büyük çoğunluğu kapalı yöntemle halledilmektedir. Açık cerrahi yöntemler artık çok nadiren uygulanmaktadır. Yine bazı kimyasal maddeler ve ilaçlar kullanılarak taşların eritilerek tedavi edilmesi günümüz pratiğinde çok nadir uygulanmaktadır.

    Taş hastalığından korunma yöntemleri:

    • Günlük idrar miktarını 2 litrenin üzerine çıkaracak kadar sıvı almak.

    • Suyun sertliği: Bazı çalışmalarda bu parametredeki değişiklikler idrar içeriğini etkilese de taş gelişimi açısından anlamlı fark yaratmamıştır. Hatta sert suyla daha az taş oranları bulunmuştur. Bazı çalışmalarda ise sert suyun taş oranlarını artırdığı belirlenmiştir.

    • Bazı çalışmalarda sade suya göre, sitratla asidifiye edilmiş karbonlanmış içeceklerin taşa karşı koruyucu oldukları bulunmuştur. Aksine fosforik asitle asidifiye edilmiş olanlar taş rekürrensini artırmaktadır.

    • Elma suyu taş riskini artırıyor gibi görünmektedir. Üzüm suyu ise sitrat içeriği en yüksek meyve suyu olduğundan koruyucudur.

    • Artmış su, kafeinsiz kahve, az demli çay, bira ve şarap alımı nefrolithiasis riskini azaltmaktadır. Ancak fazla kafein alımı idrar kalsiyumunu artırarak taş nüksünü artırmaktadır.

    • Limonata ve portakal suyu idrar volümü ve idrar sitrat miktarını artırarak koruyucu rol oynarlar.

    • Hayvansal proteinlerin fazla alımı taş insidansını artırır. Meyve ve sebzeden zengin diyet, hayvansal proteinden zengin diyete göre taş formasyon riskini azaltmaktadır.

    • Diyette sodyum kısıtlaması böbrek taşı tekrarına karşı koruyucudur.

    • Obezite artan taş epizodu riskine neden olur ve bu etki kadınlarda daha belirgindir.

    • Kilo verme amaçlı düşük karbohidrat + yüksek proteinli diyetler böbreğin asit yükünü, taş gelişimini ve kemik kaybını artırmaktadır.

    • Diyette orta düzeyde kalsiyum alınmalıdır. Alımının belirgin kısıtlanması taş oluşum riskini artırır. Postmenapozal kadınlarda kalsiyum suplementasyonu + estrojen tedavisinin taş formasyonuna anlamlı etkisi yoktur.

    • Vitamin-D replasmanı taş hastalarında olasılıkla güvenli olmakla birlikte tedavi süresince 24 saatlik idrar kalsiyum atılımı monitorize edilmelidir.

    • Bifosfonatlar osteoporoz tedavisinde kullanılırlar. Tiazid diüretikleri ile kombine edildiklerinde kemikleri korurken hiperkalsiüriyi de azaltırlar.

    • Barsak bozukluklarının olduğu enterik hiperoksalürili hastalar ve gastrik bypass cerrahisi olmuş hastalarda diyette oksalat kısıtlanmalıdır.

    • Yüksek doz vitamin-C taş oluşumunu artırır. Günlük doz 2 gr altında olmalıdır.

    Üroloji Dr. Süleyman Kılıç

    Avrupa Şafak Hastanesi

    En Son Sağlık Yazılarımız

    blog-post

    5 Adımda Yaza Hazırlan

    1. Sıvı tüketimine dikkat edin Yaz aylarında tüketilen sıvının kalorisi önemsenmeyebilir.Ancak farkında olmadan …

    blog-post

    Sıkça Sorulan Sorular

    1. “Hastanenizde yatan hastamıza telefonla ulaşmak mümkün mü?” Cevap: “Hastanızla telefon görüşmeleri …

    Avrupa Şafak Hastanesi

    Sağlığınız için geç kalmadan iletişime geçin.
    Sağlığınızı bekletmeyin.

    Randevu Al